Hazırlayan:
R. Hakan Talu
Mevlevî Ayin-i Şerifi – Mevlevi Müziği
İlk beş Ayine göre Ayinlerin usulü-
İlk bestelenen üç ayin sırası ile Pençgâh, Dügâh ve Hüseyni makamlarından olup bunların bestekarları bilinmemektedir. Bu üç ayine “Beste-i kadîm” denilir. Bestekârı bilinen ilk ayin Derviş Mustafa’nın Beyati makamındaki, ikinci ayin ise Buhûrizâde Mustafa Itrî’nin Segâh makamındaki ayinleridir.
1-Peşrev – Devr-i Veledi – 28 zamanlı Devri Kebir usulünde
2-Ayin
a-Birinci selâm- 14 zamanlı Devrirevan diğer adı ile Mevlevi Devrirevanı
b-İkinci selâm- 9 zamanlı Ağır Evfer
c-Üçüncü selâm- 28 zamanlı Devri Kebir, 10 zamanlı Aksak Semai, 6 zamanlı Yürük Semai
d-Dördüncü selâm- 9 zamanlı Ağır Evfer
e-Son peşrev- 8 zamanlı velveleli Düyek olarak vurulur, 6 zamanlı son Yürük Semai velveleli vurulur.
Bu kalıp daha sonraki tarihlerde bestelenen ayinlerin çoğunda aynen kullanılmışsa da Nâyi Osman Dede’nin Hicaz ayininde Birinci selâmdaki Devrirevan yerine 8 zamanlı Ağır Düyek ve Üçüncü selâmda Devri Kebir yerine de Ağır Düyek ve yine Nâyi Osman Dede’nin Rast ayininde Birinci selâmda Ağır Düyek, Üçüncü selâmdaki Devri Kebir yerine 12 zamanlı Frenkçin usullerinin ayrıca Seyid Ahmet Ağa’nın Hicaz ayininde İkinci selâmda Evfer yerine 10 zamanlı Ağır Aksak Semai usullerinin kullanıldığı görülür.
Bu usullerden bazıları örnek teşkil etmiş ve ilerki yıllarda başka Mevlevi bestekârlar tarafından da ölçülmüştürler.
Birbirleriyle bağlantılı Ayinler:
1- Pençgâh, Dügâh ve Hüseyni makamlarında ayinler.
Dügâh Beste-i kadîm. Üçüncü selâm Yürük Semai’den itibaren Pençgâh ayine bağlanmıştır.
Hüseyni Beste-i kadîm. Birinci selâm Devri Revan’da Dügâh ve Üçüncü selâm Yürük Semai’de Peçgâh ayine bağlanarak tamamlanır.
2-Hicaz ayin, Nâyi Osman Dede.
Bu ayin Üçüncü selâm Yürük Semai’den itibaren Seyit Ahmet Ağa’nın Hicaz veya Abdürrahim Künhi Dede’nin Hicaz ayinleri ile tamamlanır.
3-Bestenigâr ayin, Derviş İsmail
Bu ayin üç selâm olarak bestelemiş ve Üçüncü selâm Yürük Semai’den itibaren yine Dede Efendi’nin Saba ayini ile tamamlamıştır.
4-Sababuselik ayin, Derviş İsmail
Bu ayin bir selâm olarak bestelemiş ve diğer selâmları Dede Efendi’nin Neva ayini ile tamamlamıştır.
5-Hüzzam ayin, Derviş İsmail
Dede bu ayini ilk bestelendiğinde bir selâm olarak bestelemiştir ve Birinci selâmdan sonra kendi Saba ayin ile tamamlamıştır, daha sonra diğer selâmları bestelemiştir.
Yenikapı Mevlevihanesi 1. Ayin defterindeki ayinlerin listesi;
Sayfa 2- Rast- Nâyi Osman Dede. (Şeyh Galib’in kendi yazısı ile)
Sayfa 4- Suzidilâra- Sultan 3. Selim.
Sayfa 5- Pençgâh- Beste-i kadîm.
Sayfa 6- Nikriz- Boş
Sayfa 7-Nihavend- Seyid Ahmet Ağa.
Sayfa 9- Suzinak- Zekâi Dede.
Sayfa 17- Dügâh-ı Cedid- Celâleddin Efendi.
Sayfa 18- Dügâh- Beste-i kadîm.
Sayfa 20- Saba- Hammâmîzâde İsmail Dede.
Sayfa 22-Çargâh- Nâyi Osman Dede. (Şeyh Galib’in kendi yazısı ile)
Sayfa 26-Uşşak- Nâyi Osman Dede. (Şeyh Galib’in kendi yazısı ile)
Sayfa 29- Beyati- Mustafa Efendi.
Sayfa 30-Isfahan- Derviş İsmail.
Sayfa 31- Hicaz- Nâyi Osman Dede.
Sayfa 33-Hicaz- Künhi Abdurrahim Dede.
Sayfa 35-Hicaz- Seyid Ahmet Ağa.
Sayfa 36- Isfahan- Zekâi Dede.
Sayfa 37-Neva- Derviş İsmail.
Sayfa 39-Hüseyni- Beste-i kadîm.
Sayfa 40-Hüseyni- Musullu Hafız Osman.
Sayfa 49-Sababuselik- Derviş İsmail.
Sayfa 50- Acembuselik- Nâsır Abdülbâki Dede.
Sayfa 51-Buselik- Bolahenk Nuri Bey.
Sayfa 52-Beyatibuselik- Ahmet Irsoy.
Sayfa 53- Segâh- Buhûrîzâde Mustafa Itrî.
Sayfa 54- Maye- Zekâi Dede.
Sayfa 55-Hüzzam- Derviş İsmail .
Sayfa 56-Irak- Şeyda Hafız.
Sayfa 57- Bestenigâr- Derviş İsmail .
Sayfa 58- Bestenigâr- Sadık Efendi.
Sayfa 59- Rahat-ül Ervah- Ahmet Hüsamettin Dede.
Sayfa 63- Acemaşiran- Hüseyin Fahrettin Dede.
Sayfa 64-Şevk-ü tarab- Derviş İsmail.
(Birçok kaynakta bu ayin için Ali Nutki Dede demekteyse de ayin defterinde kayıtlı Sayfada İsmail Dede adı vardır.)
Sayfa 65- Nühüft – Eyyüblü Hüseyin Dede.
Sayfa 68- Yegâh- Rauf Yekta Bey.
Sayfa 69- Suzidil – Zekâi Dede.
Sayfa 70-Araban- (Şedaraban) Şeyh Mustafa Nakşi.
Sayfa 71-Ferahfeza- Derviş İsmail.
Sayfa 72-Yegah- Tanburi Kamil Efendi.
Sayfa 74- Şem-i.
Ayinlerin Listesi
1925 yılında tekkeler kapanıncaya kadar bestelenmiş olan ayinlerin makamları ve bestecileri aşağıda görüldüğü gibidir.
17. Yüzyıldan önce,
Beste-i kadîm’ler. Pençgâh, Dügâh ve Hüseyni makamlarından ayinler. Bestekârları bilinmiyor. (Abdülkâdir Merâgî veya Molla Camî’nin oldukları sanılmaktadırlar.)
17. Yüzyıl sonrası
1-Beyati- Derviş Mustafa Efendi.
2-Segâh- Buhûrizâde Mustafa Itrî.
3-Çargâh – Nâyi Osman Dede.
4-Uşşak- Nâyi Osman Dede.
5-Rast- Nâyi Osman Dede.
6-Hicaz – Nâyi Osman Dede.
7-Nühüft- Eyüplü Hüseyin Dede.
8-Hicaz- Seyid Ahmet Ağa.
9-Nihavend- Seyid Ahmet Ağa.
10- Bestenigâr- Bursalı Sadık Efendi.
11-Irak- Abdurrahim Şeydâ Dede.
12-Sûzidilâra- Sultan 3. Selim.
13-Acembuselik- Nâsır Abdülbâki Dede
14-Hicaz- Künhi Abdürrahim Dede.
15-Şevk-ü tarab- Derviş İsmail.
İlk icrası 28 Temmuz 1804 Yenikapı Mevlevihanesi
16-Saba- Derviş İsmail.
İlk icrası 13 Şubat 1824 Yenikapı Mevlevihanesi.
17-Neva- Derviş İsmail.
İlk icrası 26–27 Temmuz 1824 Yenikapı Mevlevihanesi (Kadir gecesi).
18-Bestenigâr – Derviş İsmail.
İlk icrası 1833 yılında Yenikapı Mevlevihanesi.
19-Sababuselik- Derviş İsmail.
İlk icrası 14 Kasım 1833 Yenikapı Mevlevihanesi.
20-Hüzzam- Derviş İsmail.
İlk icrası 1834 Şubat, Mart aylarında Yenikapı Mevlevihanesi.
21-Ferahfeza- Derviş İsmail.
İlk icrası 3 Nisan 1839 Beşiktaş Mevlevihanesi.
22-Şedaraban- Mustafa Nakşi Dede.
23-Suzinak- Haşim Bey.
(Bu ayini güftesi Hz. Mevlana’ya ait olmayıp Beşiktaş Mevlevihanesi Şeyhi Hasan Nafiz Dede’ye aittir.)
24-Hicazkâr – Mustafa Câzim Dede.
25-Yegâh- Tanburi Kâmil Efendi.
26-Sûznâk – Derviş Necip.
27-Neveser- Müezzinbaşı Rıfat Bey.
28-Ferahnâk – Müezzinbaşı Rıfat Bey.
29-Şedaraban- Salih Dede.
30- Dügah- Hacı Faik Bey.
31-Hüseyniaşirân- Ali Aşki.
32-Suzidil- Zekâi Dede.
İlk icrası 17 Mart 1892 Bahariye Mevlevihanesi
33-Mâye- Zekâi Dede.
İlk icrası 30 Aralık 1884 Yenikapı Mevlevihanesi, bir hafta sonra Bahariye Mevlevihanesi.
34-Isfahan- Zekâi Dede.
İlk icrası 26 Ocak 1885 Yenikapı Mevlevihanesi
35-Sûznâk – Zekâi Dede.
İlk icrası 14 Eylül Pazartesi 1885 Yenikapı Mevlevihanesi
36-Sabazemzeme- Zekâi Dede.
İlk icrası 23 Aralık 1885 Bahariye Mevlevihanesi
37-Râhatülervâh- Ahmet Hüsamaddîn Dede.
38-Dügâh- Celâleddîn Dede.
39-Buselik- Bolahenk Nuri Bey.
40-Karcığar- Bolahenk Nuri Bey.
41-Acemaşiran- Hüseyin Fahreddîn Dede.
Kaybolan Ayinler
1-Saba- Seyid Ahmet Ağa.
2-Hicâzeyn- Abdürrahim Şeyda Dede.
3-Isfahan- Abdürrahim Şeyda Dede.
4-Nühüft – Hafız Ali Dede.
5-Isfahan- Derviş İsmail.
İlk icrası 4-5 Ocak 1837 Yenikapı Mevlevihanesi (Kadir gecesi)
6-Isfahan – Nâsır Abdülbâki Dede.
7-Nühüft – Künhi Abdürrahim Dede.
8-Şehnaz- Haşim Bey.
9-Rahatfeza- Tanburi İsmet Ağa.
10-Müstear- Tanburi İsmet Ağa.
11-Isfahan- Tanburi İsmet Ağa.
12-Mahur- Ahmet Arif Hikmeti Dede.
13-Isfahan- Yahya Efendi Zâkirbaşısı Mehmet Şevki Efendi.
14-Yegâh- Abdülkerim Dede.
Yarım kalan Ayinler
1-Yegâh- Hacı Fâik Bey
(Bir selâm)
2-Nikriz- Ali Aşkî
(Yarım Kalmıştır.)
3-Hüseyniaşiran- Ali Aşkî
Bir kısmı yoktur.
4-Hüseyni- Musullu Hafız Osman
( Bir selâm.)
Mevlevi Müziği üzerine birkaç söz;
Müzik tarihçileri ve nazariyatçıları Osmanlı/Türk müziğini Askeri, Dini ve Dindışı olmak üzere üç ana başlık altında incelemekte, Dini müziği ise Cami ve Tekke/Tasavvuf müziği şeklinde bölümlere ayırmaktadırlar. Eğer bizde konumuz olan Mevlevi müziğine bu düşünce tarzında bakacak olursak Mevlevi müziğini Tasavvuf müziğinin bir formu olarak açıklamamız gerekmektedir.
Tabiî ki burada Miraciye ve Muhammediye’den sonra Tasavvuf müziğinin en büyük formu dediğimiz Mevlevi Müziğinden kastedilen Mevlevi Ayinleridir.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Mevlevi Ayinleri bütün Tasavvuf müziği formları için geçerli olan aynı ortak özellikleri göstermektedir. Yani Tasavvuf müziğinde besteler sadece tek başlarına dinlenilmek için yapılmamışlardır. Bu müzikte eserler bir bütünün parçalarıdır. Bazen İlâhi adıyla isimlendirilerek zikre eşlik ederler, zikr arasında okunduklarında Durak, Mirâciye’yi süslemek için söylendiklerinde Tevşih, Hz. Peygamberi meth ettiklerinde ise Nâ’t olarak anılırlar. Mevlevi ayinleri icra edildiğinde ise Mukâbele-i Şerîf veya daha çok bilinen adıyla Sema törenleri yapılır.
Dikkat edilecek en önemli konu daima müzik ve müziğin önündeki hareketin beraberliğidir. Bu harekette çoğunlukla Zikr veya Ayin meclisleridir. Salât, münacat, tespih, ramazan ilahileri, şugl, Muhammediye, Miraciye gibi bütün tasavvuf müziği formları için bu kural geçerlidir, hepsinin okunacak yer ve zamanları bellidir.
Mevlevi müziği hakkında fikir beyan etmeden önce yapılması gereken en doğru iş bu konuda yazılmış orijinal kaynaklara bakmaktır. Eğer geçmişten günümüze doğru gelirsek bugün Konya, İstanbul kütüphaneleri ile Londra British Library, Paris Bibliotheque Nationale de France kitaplıkları ve özel arşivlerde bulunan yazmalar içinde bize bu konudaki ilk bilgilerin Ankaravi İsmail Rüsuhi, Wojciech Bobowski yani daha çok bilinen adı ile Ali Ufki bey ve Dimitrie Candemir diğer ismi ile Kantemir oğlundan itibaren geldiğini görürüz.
Daha sonraları Nayi Osman Dede, Abdülbâki Nasır Dede, Mehmed Celâleddin Dede, Hüseyin Fahreddin Dede, Ataullah Dede, Rauf Yekta Bey, Hafız Ahmed Bey, Saadetin Heper, Suphi Ezgi, Halil Can, Mesud Cemil, Tahirül Mevlevi, Mithat Bahari gibi birçok icracı, yazar, müzikologda ve tarikatın ileri gelenleri çeşitli risale ve makalelerde Mevlevi müziğinden bahsetmişlerdir.
Ayrıca Mevlevi müziği için diğer bir önemli kaynakta Osmanlı topraklarına çeşitli zamanlarda seyahatler yapmış seyyahların tutukları notlardır. Büyük bir çoğunluğu elçilik görevlisi veya elçiliklerde çalışanların ahbapları olan bu seyyahlar arasında 1670–79 yılları arasında İstanbul’da bulunan İngiliz elçilik Rahibi John Covel, Alman Franz J. Sulzer, 1781–86 da İtalyan Papaz Giambatista Toderini, 1860 lar da ABD İstanbul elçiliğinde tercümanlık yapan John Brown, 1900 lerde Papaz olarak Edirne ve İstanbul’a gönderilen, Bizans müziği üzerine de araştırmaları bulunan Fransız P.J. Thibaut Mevlevi müziği üzerine yazmış oldukları makaleler ile hemen dikkat çeken ilk isimlerdir.
Bunların arasında en enteresan olanı ise İstanbul Alman Elçiliğinde tercümanlık görevi yapan Hr. von Hussard’ın Mesneviyi Almancaya çevirmesi ve birçok Mevlevi ayinini ezberleyerek Beste-i Kadim Pençgâh, Derviş Mustafa’nın Bayati, Nasır Dede’nin Acembuselik, Seyit Ahmed Ağa’nın Hicaz ve Nihavent ayinlerini 1821 yılında Viyana’da Avusturyalı besteci rahip Maximillian Stadler’e defalarca okuyarak onun bu ayinleri notaya almasını sağlaması ve 1822 yılında Almancaya çevrilmiş bu ayinlerin yayınlanmasıdır.
Bütün bu kaynaklar bize Mevlevi müziği hakkında önemli bilgiler aktarmakta hatta hangi yüzyılda nasıl icra yapıldığı, hatta hangi ensturmanların kullanıldığı gibi konularda yardımcı olmaktadır. Ancak başta da belirttiğimiz gibi Mevlevi Ayini müziği adından da anlaşılacağı üzere bir ayinin müziğidir. Araştırmacıların birçoğu maalesef böyle düşünmeyip Mevlevi Ayinini sadece bir müzik anlatmaya çalışmışlardır. Hâlbuki ayin içinde icra edilen her bölüm bir olayı anlatmakta veya sembolize etmektedir.
Örneğin başta çalınan peşrev Ayinlerde Postnişin ve Semazenlerin Semahaneyi üç defa devr etmeleri müddetince belki iki veya üç defa çalınmaktadır ki bu dönüşün adı Devr-i Veledi dir. Klasik fasılda bütün haneleri ile bir defa icra edilen peşrevin ayinlerde iki, üç veya dört defa çalınmasının sebebi peşrevin önündeki hareketin yani semahanenin etrafının Postnişin, semazenbaşı ve semazenler tarafından dönülmesinin bilmeyi, görmeyi, olmayı bir başla deyişle tasavvuftaki İlm-el yakîn, Ayne’l yak’in, Hakke’l yakîn mertebelerinin anlatılması ve bunun sembolize edilmesidir. Bu sebeple Devr-i Veledi bitene kadar peşrev devam edecektir.
Yukarıdaki gibi detaylar özellikle mukabelenin ne ifade ettiğini bilmeyen batılı yazarların dikkatinden kaçmış, bizim kaynaklarımızda ise konu çok iyi bilindiği halde neden olduğunu bilemediğimiz sebeplerden dolayı detaylı bir araştırma yayınlanmayıp birçok kitapta Mevlevi müziğinin ensturmanları, kullanılan usulleri veya güfteleri şeklindeki kısımlarından ayrı ayrı bahsedilmiştir.
Mevlevi ayinlerine repertuar olarak yani bestelenmiş ayin sayısı şeklinde baktığımızda 1925 yılında tekkelerin kapanmasına kadar yapılmış ayinlerin kırk bir tane olduklarını görürüz. Ayrıca yarım kalmış dört ayin vardır. Bu yazımızda bahsedilen ayinler meydan görmüş yani bir mevlevihanenin semahanesinde icra edilmiş ve bu müzik eşliğinde sema yapılmış ayinlerdir. 1925 yılından sonra yapılan ayinler ise Hz. Mevlana’ya ve mevleviliğe duyulan muhabbet neticesinde yazılmış sanat değeri yüksek eserlerdir.
Bu ayinlerin Nasır Dede notasıyla yazılan III. Selim’in Suzidilâra, Kesvseri notasıyla yazılmış—- ve Hamparsum notasıyla ne zaman yazıldığı tam olarak belli olmayan birkaç tanesi haricinde büyük bir çoğunluğu 1900 lerin sonunda günümüz notasına alınmıştır.
Aslında Türk müziğinde geleneksel eğitim usta çırak ilişkisi içinde ezbere dayalı bir şekilde yapıldığından repertuarının büyük bir bölümü günümüzden yüz, yüz yirmibeş yıl öncesinde yazılmıştır. Ayinleri yüzyılın başına taşıyan isimlerse Abdülbâki Nasır Dede, Hamamizade İsmail Dede, Zekâi Dede, Ataullah Efendi, Hüseyin Fahreddin Dede, Mehmed Celâleddin Dede gibi Türk müziğinin çok önemli isimleri olup, onlardan intikal eden bu repertuar zaten mevlevihanelerde devamlı icra edildiğinden yanlışsız bir şekilde bu güne ulaşmıştır. Tabi ki burada Yenikapı Mevlevihanesi son neyzenlerinden Rauf Yekta Beyi büyük bir minnetle anmak gerekir. Birçok ayininin bu günkü notası Rauf Yekta Bey tarafından yazılmıştır.
Yukarıda belirttiğimiz gibi Mevlevi ayinleri mevlevihanelerde devamlı icra edildiklerinden dolayı diğer Türk müziği repertuarına göre daha doğru ve kayıpsız olarak günümüze kalmışlardır ancak buna rağmen bugün ayin mecmualarında güftesi olan ama melodisini bilmediğimiz on dört ayin mevcuttur. Birde doğum tarihleri tekkelerin kapanmasından önce vefat tarihleri ise tekkelerin kapanmasından sonra olan bestecilerin ayinleri vardır ki buların sayıları on iki dir.
Burada kısaca şundan da bahsetmek gerekir ki Dede Efendi, Zekâi Dede, Nasır Dede, III. Selim gibi klâsik Türk müziği bestecileri Hz. Mevlâna’nın sözlerinden sadece Mevlevi ayinleri bestelemişlerdir. Bu yazılı olmayan kural sadece Itri’nin Rast naat’ı ve Nayi Osman Dede’nin Miraciye arasında okunması için yaptığı—– tevşih ile istisna göstermiştir. Edep olarak açıklayabileceğimiz bu kurala Dini formlar dışında eserler veren Şakîr Ağa, Sadullah Ağa, Dellalzade İsmail Efendi, Mutafzade Ahmed Efendi veya Hacı Arif Bey gibi bestecilerde uymuş Hz. Mevlana’nın sözlerinden bir şarkı bile bestelememişlerdir.
Yine bu repertuara bazı ayinler özel istek ile katılmışlardır ki, Dede Efendinin II. Mahmud’un ricası ile yaptığı Ferahfeza veya Hüseyin Fahreddin Dede’nin kışın semazenler üşümesin diye rica üzerine kısa olarak yaptığı Acemaşiran Ayin bu örneklerden sadece ikisidir.
Bestelendikleri makamın adı ile anılan ayinlerin 15. yy da yapıldıkları tahmin edilen ilk üç tanesine yani Pençgâh, Dügâh ve Hüseyni ayinlere bestecileri bilinmedikleri için Beste-i Kadim adı verilmiştir. Beste-i Kadim’ler ile bestecisi bilinen ilk ayin Edirneli Derviş Mustafa Efendinin Bayati makamındaki ayini daha sonraki ayinlere örnek olmuş ve birçok ayinde bu ilk ayinlerin müzikal yapısı kullanılmıştır.
Bu yapıya göre de ayinlerin müzikâl yapısı Naat, Kudüm vuruşları, Post taksimi, Peşrev, 1.2.3. ve 4. Selamlar, Son peşrev ( Şeb-i Arus’sa Niyaz Ayini veya diğer adıyla Şemi) , Son taksim, Kur’an Tilaveti şeklinde sıralanmaktadır.
Sözleri Hz. Mevlâna’ya bestesi Buhurizâde Mustafa Itrî’ye ait olan Rast makamındaki naat bestelendiği tarihten itibaren bir Çelebilik makamı tavsiyesi olarak (Abdülhalim Çelebi öl–1679 veya Bostan II. Çelebi öl–1705) bütün ayinlerin başında okunmaktadır. Farsça 12 beyit ve terennümlerden oluşan bu eser usulsüz fakat geçmişten gelen bir tavırla Naathan adını alan müzisyen tarafından ayakta olarak söylenmektedir. Konusu Hz. Muhammed’dir, Onun Allah’ın sevgilisi, kâinatta yaratılmış en yüce efendisi ve seçkin bir insan olduğu anlatılmaktadır. Nadiren de olsa bu Nâat ‘tın yerine, okunacak ayinin makamında başka Naat’ların okunduğu da olmuştur.
Naat
(Ya Hazret-i Mevlâna hak dost)
Yâ Habîballah Resûl-i Hâlik-i Yekta tüyî
Ber güzîni zül- celâl-i pâk ü bî hemtâ tüyî (Dost, Sultânım)
Nâzenin-i Hazret-i Hâk, sadr-ı bedr-i kâinât
Nûr-i çeşm-i enbiyâ çeşm-i çerâğ-ı mâ tüyî (Yâ Mevlâna, hâk dost)
(Sultânım) Der şeb-i mi’râc, bûde Cebrail ender rekâb (dost, dost)
Pâ nihânde ber serîn ü Kümbet-e Hadrâ tüyî (Yâ Mevlâna, hâk dost)
(Sultânım, mahbûbidost,dost,dost) Yâ Resûl-ullah tüdâni ümmetâned âcizend
Rehnümâ-yı âcizâni bi ser ü bî pâ tüyî (Hâk dost, dost, dost)
(Sultânım) Serv-i bostân-ı risâlet nevbehâr-ı ma’rifet
Gülben-i bağ-ı şerîat bülbül-i bâlâ tüyî (yâ veliyyullah dost hey)
Şems-i Tebrîzî ki dâret Nâ’t-ı Peygamber zi ber
Mustafa vü Müctebâ ân Seyyid-i a-lâ tüyî
(Yâ tabîb-el kulûb, yâ veliyyallah, Allah dost, dost)
Tercümesi;
Allah’ın sevgilisi; yaratanın, tek peygamberi sensin
Seçilmiş, zül-celal, temiz ve eşşiz sensin.
Hazret-i Hakk’ın nazlısısın, kâinatın üstündesin
Enbiyaların göznûrusun, göz ve ışığımız sensin.
Mirac gecesinde Cebrail, senin bineğinin üzengisini tutmuştu.
Kümbet-i hadranın en üstüne ayağını basmış sensin.
Ya resûlallah, sen biliyorsun ki, bütün ümmetlerin acizdir.
Ayaksız ve başsız kalmış acizlerin rehberi sensin.
Peygamberlik bostanının çamı ve mâ’firetin ilkbaharısın.
Şerî’at bahçesinin gülfidanısın ve en yüksek bülbülüsün.
Şems-i Tebrizî ki, Nâ’t-ı Peygamberi ezberlemiştir.
Saf ve seçkin en yüksek efendi sensin.
Naat’ın bitimiyle kâinatın oluşumunu simgeleyen Kudüm vuruşlarının ardından müzikal yapı içerisindeki diğer bölüm Post taksimi adıyla da anılan Neyzenbaşı’nın yaptığı baş taksimdir. Bu taksim orta uzunlukta olup Ayinin olunacağı makamda yapılır. Post taksimlerin genellikle makamın pest seslerinden başlayıp makamın özellikleri gösterildikten sonra sona erdirilmesi tavsiye edilmiştir.
Devr-i Veledi sırasında Mutrıb tarafından çalınan Ayin Peşrevleri çoğunlukla ayini besteleyen bestekârın olmayıp başka besteciler tarafından yapılmış hatta din dışı musıkîden de alınmışlardır. Bu peşrevler 28 zamanlı Devr-i Kebir usulü ile bestelenmişler ve ayin sırasında Muzaaf Devri Kebir denilen özel bir vuruş ile icra edilmişlerdir.
İlk dört Ayine göre Ayinlerin usul yapısı-
1-Peşrev – Devr-i Veledi – 28 zamanlı Devri Kebir usulünde
2-Ayin
a-Birinci selâm- 14 zamanlı Devrirevan diğer adı ile Mevlevi Devrirevanı
b-İkinci selâm- 9 zamanlı Ağır Evfer
c-Üçüncü selâm- 28 zamanlı Devri Kebir, 10 zamanlı Aksak Semai, 6 zamanlı Yürük Semai
d-Dördüncü selâm- 9 zamanlı Ağır Evfer
e-Son peşrev- 8 zamanlı velveleli Düyek olarak vurulur, 6 zamanlı son Yürük Semai velveleli vurulur.
Bu kalıp daha sonraki tarihlerde bestelenen ayinlerin çoğunda aynen kullanılmışsa da Nâyi Osman Dede’nin Hicaz ayininde Birinci selâmdaki Devrirevan yerine 8 zamanlı Ağır Düyek ve Üçüncü selâmda Devri Kebir yerine de Ağır Düyek ve yine Nâyi Osman Dede’nin Rast ayininde Birinci selâmda Ağır Düyek, Üçüncü selâmdaki Devri Kebir yerine 12 zamanlı Frenkçin usullerinin ayrıca Seyid Ahmet Ağa’nın Hicaz ayininde İkinci selâmda Evfer yerine 10 zamanlı Ağır Aksak Semai usullerinin kullanıldığı görülür. Bu usullerden bazıları örnek teşkil etmiş ve ilerki yıllarda başka Mevlevi bestekârlar tarafından da ölçülmüştürler.
Birbirleriyle bağlantılı Ayinler;
1- Pençgâh, Dügâh ve Hüseyni makamlarında ayinler.
Dügâh Beste-i kadîm. Üçüncü selâm Yürük Semai’den itibaren Pençgâh ayine bağlanmıştır.
Hüseyni Beste-i kadîm. Birinci selâm Devri Revan’da Dügâh ve Üçüncü selâm Yürük Semai’de Peçgâh ayine bağlanarak tamamlanır.
2-Hicaz ayin, Nâyi Osman Dede.
Bu ayin Üçüncü selâm Yürük Semai’den itibaren Seyit Ahmet Ağa’nın Hicaz veya Abdürrahim Künhi Dede’nin Hicaz ayinleri ile tamamlanır.
3-Bestenigâr ayin, Derviş İsmail
Bu ayin üç selâm olarak bestelemiş ve Üçüncü selâm Yürük Semai’den itibaren yine Dede Efendi’nin Saba ayini ile tamamlamıştır.
4-Sababuselik ayin, Derviş İsmail
Bu ayin bir selâm olarak bestelemiş ve diğer selâmları Dede Efendi’nin Neva ayini ile tamamlamıştır.
5-Hüzzam ayin, Derviş İsmail
Dede bu ayini ilk bestelendiğinde bir selâm olarak bestelemiştir ve Birinci selâmdan sonra kendi Saba ayin ile tamamlamıştır, daha sonra diğer selâmları bestelemiştir.
Mevlevi müziğinde kısaca güftelerden bahsedecek olursak güfteler büyük bir çoğunlukla Hz. Mevlâna’nın Divan-ı Kebir’i ile Sultan Veled’in Farsça gazellerden seçilmişlerdir. Ulu Arif Çelebi, Divane Mehmed Çelebi, İbrahim Dede, Gavsi Ahmed Dede, Şeyh Galip gibi Mevlevi büyüklerininde Türkçe, Farsça şiirleri ayinlerde kullanılmıştır. Zaman zaman Zekâi Dede’nin Suzinâk ayni gibi Arapça ayinlerde bestelenmiştir.
Bütün ayinlerin III. Selamlarındaki Yürük Semai kısmında Ahmed Eflâki Dede’nin Sultan Veled’i öven Türkçe oniki beyitlik şiirinin ilk ve son beyitlerinin bestelenmesi gelenek haline gelmiştir.
Ey ki hezâr aferin, bu nice sultan olur
Kulu olan kişiler Hûsrev ü hakan olur
Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur
Ayrıca yine bütün dördüncü selamlar 9 zamanlı Ağır Evfer usulüyle bestenmiştir ve güfte her zaman Mevlâna’nın şu rubaisidir.
“Sultân-ı menî, sultân-ı menî; ender dil u can îmân-ı menî. Der men bedemî men zinde şevem; yek can çi şeved, sad cân-ı menî”
(Benim sultânımsın, benim sultânım; gönlümde ve canımda imanımsın. Bana üflersen dirilir, canlanırım; bir canda ne oluyor ki! Sen benim yüzlerce canımsın).
Mevlevi müziğinde kullanılan ensturmanlar ise başta Ney ve Kudüm olmak üzere Tanbur, Rebab ve Bendirdir. İlerleyen yıllarda kanun, ud gibi ensturmanlarda Mutrıb’a katılmışlardır. Hatta bir ara Galata Mevlevihanesinde Piyano bile denenmiş ama rağbet görmemiştir.