SEMA’DAN İÇERİ: NEFİS VE MERTEBELERİ

Nefis, kişi, zat, öz ve can gibi manalara gelir. Nefis,insandaki kötülüğe meylin adıdır.: Manevi yolun en büyük tehlikesi, belası ve afetidir. Özellikle halveti tarikatına mensup olanlar, nefsin  7 mertebesini ayetlerden çıkarmış, her mertebeye isabet eden ve nefsin terbiye edilmesini sağlayan, nefsi belalardan kurtaran “esma”yı da manevi zevklerine  göre tesbit etmişlerdir.

Mevlevi büyüklerinden ve Kulekapı Mevlevihanesi şeyhlerinden Galip Dede’ye göre mukabeledeki hal ve hareketler Allah’a o’nun  yüce esmasına delalet etmektedir. Şöyle ki:

1.    Mesnevi okumak , Kelimei Tevhidi remzeder

2.    Na’t-ı Mevlana, İsm-i Celali

3.    Ney taksimi, Hu ismini

4.    Kudum vurması, Hakk ismini

5.    Devr-i veledinin birinci turu Hayy ismini

6.    Devr-i veledinin ikinci turu  Kayyum ismini

7.    Devr-i veledinin  üçüncü turu da Kahhar ismini remz eylemektedir.

Böylece nefsin 7 mertebesinin terbiyesinde tavsiye olunan yedi esmada  semadaki yedi hal ile temsil edilmiş olur. Nefsin bu yedi halini  ve mertebesini izahta fayda vardır: önce şunu da arz edelim: bu yedi derecenin her birinde salik, nefis murakebesinde veya rüyasında bazı tecelli nurları görebilirler. Rüyada sık sık ve yoğun biçimde görülen renk kesafeti, dervişin hangi mertebede olduğunun ipuçlarını verir, denilir..

NEFSİN MERTEBELERİ

1. NEFS-İ EMMARE: Kötülüğü fazlasıyla emreden nefis. Avamın nefsi, halkın aşağı tabakasının, aşktan mahrum, tevhidden habersiz, benliğe mahkum olmuş, dünya sefasına dalmış, ma’nevi feyzlerden mahrum kalmış, içgüdüsünün çemberini kıramamış, ’onlar hayvan gibidirler, dahada şaşkındırlar’ (Araf suresi 179) ayetinin tarif ettiği nefis. Dünya ziynetlerine kanmış, altına, gümüşe tapmış, kadını şehvetinin mimarı yapmış, ilkelliğin heykeli nefis.

Kur’an-ı Kerim’de “(bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder. Rabbim acımış, korumuş o başka. Şüphesiz rabbim çok acıyan, pek esirgeyendir” buyurulur. Bu nefis, ismini, ayetteki ‘le emmaretun’ kelimesinden almıştır.

Bu mertebedeki nefis, negatif olup toprağın üstüne değil de, turp gibi altına doğru yol alan, karanlıklarda kalan nefistir. Bu nefsin  insanları başkasının hakkına, hukukuna, ırzına, namusuna hiç değer vermeyip hayvanları bile şaşırtan davranışlar sergilerler.

Böylesi bir nefsin terbiyesi, koşuma alıştırılmak istenen acemi ve yoz atın terbiyesinden daha zordur. Bunların yapışacakları, tutunacakları kurtuluş ipi “la ilahe illallah’tır”. Böylelerini Kelime-i Tevhide alıştırmak lazımdır. Ola ki Kelime-i Tevhidin ateşi kalplerini sarmış kirleri, pislikleri yakar, kül eder  de o külün içinde gül biter. Bunların gördüğü nurun rengi mavi olur.

2. NEFS-İ LEVVAME: Levmeden, kınayan nefis. Bu mertebedeki nefis, kötülüğü emreden, sürekli kötülüğe sevk eden  güdüden kurtulup, bir kötülük yaptığı zaman, kendisini kınama ve sorgulama kabiliyetine ulaşan, kendisini çok çok kınayan nefistir. Adını Kur’an-ı Kerim’de “kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim ki (dirilip) hesaba çekileceksiniz” meailindeki ayette geçen “levvame” kelimesinden alır. Bu mertebedeki nefsin zikri, ismi celal (Allah) olup, tecellisinin rengi sarıdır.

3. NEFS-İ MÜLHİME: Kendisine, iyiliklerin ve kötülüklerin neler olduğu ilham edilip, hayrı şerri teşhis eden ve kötülüklerden sakınan nefis Kur’an-ı Kerim’de ”nefse ve ona bi takım kabiliyetler verip iyiliklerini ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki”  buyurulur. Bu nefis mertebesi de adını ayetteki ”fe el hemeha” kelimesinden alır ve bu mertebenin tecelli rengi “kızıl” olur. Nefs-i Mülhimenin zikri “hu”dur.

4. NEFS-İ MUTMEİNNE: İyice inanmış, şüpheden arınmış, Hakk ile tatmin olmuş nefis. Buna vicdan da diyebiliriz. Bu mertebedeki nefiste adını şu ayetlerde geçen  “mutmein” kelimesinden alır: ”Gönlü imanla dolu olduğu halde, inkara zorlanan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah’ı inkar edip, gönlünü kafirliğe açanlara Allah katından bir gazap vardır. Büyük azapta onlar içindir”  “ey mütmain olmuş, huzuru bulmuş nefis, sen O’ndan, O senden razı olarak rabbine dön (seçkin) kulların arasına katıl ve cennete gir” bu mertebenin zikri “hakk” olup rengi siyahtır.

5. NEFS-İ RADİYE: Bu nefis,adını “ey Allah’tan razı olan nefis..” ayetindeki raziyeden alır. Allah’tan razı olan nefis demektir. Allah’ın her hükmünü sağlık olsun, hastalık olsun, her tecellisini büyük bir teslimiyet ve tevekkül ile karşılayan nefistir ki zikri hayy olup tecelli rengi yeşildir. Yeşil murat rengidir. Bu mertebe ve renkle salikin mana iklimine bahar gelir, gönül alemi renklenir, çiçeklenir, güllük gülistanlık olur.

6. NEFS-İ MERDİYYE: Adını bi önceki mertebede geçen ayetteki ”merdiyye” kelimesinden alır. Bu mertebedeki nefis de, Allah’ın rızasını kazanmış nefis Allah  kendisinden razı olmuş olan nefistir. Bu mertebenin zikri kayyum rengi ise beyazdır. Bu mertebeye Ebubekir mertebesi de denir.

Rivayete göre, Allah Rasulü, bir sefer için orduyu techiz maksadıyla, ashabı yardıma teşfik eder. Hz. Ömer “kardeşim Ebu Bekr, yardım hususunda beni hep o geçip duruyor. Bu defa malımın yarısını getirip bağışlayayım da kardeşim Ebu Bekr’i geçeyim“ düşüncesiyle malının yarısını getirip rasulullahın huzuruna arz ediyor. Birde ne görsün : Ebu Bekr malının tamamını getirmiş. Görüldüğü gibi Ebu Bekr, Ömer, Osman, Ali olmakta böyle olur. Böylesine yücelebilmek için böyle fedakarlıkların, böylesine bir mefkurenin eri ve hizmetkarı olmak gerekir.  ALLAH RASULÜ, Ebu Bekr’e “malının hepsini getirdin, peki evine ailene nafaka olarak ne bıraktın” diye sorunca Ebu Bekr “Allah’ın Rasulünün rızasını bıraktım” der ve peşinden de “Ya Rasulallah, Allah benden razı mıdır?” diye sorar. Allah   senden razıdır.. Pekala ya sen Allah’tan razı mısın?deyince böylesine bir müjde ile sarhoşa dönen mübarek .”ene razi, ene razi (ben razıyım, ben razıyım)” diyerek döne döne , şakır şakır oynar. Hatta sema Ebu Bekr’in bu sevinç dönmesi ile başlamıştır da denir.

7. Bu mertebeye Nefsi Zekiye veya Kamile denir. Adını Kuranı Kerim’deki “nefsi kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, kötülüklere gömende ziyan etmiştir” ayetinde geçen “Zekkaha” Kelimesinden alır. Nefsin son mertebesi budur. İyice arınmış, gönlünde, ruhunda leke kalmamış. Ruh, Allahtan geldiği gibi olmuş, masivadan kurtulmuş ve muradına ermiştir. Nefsin iradesi yok olmuş, Allah’ın iradesinden başka ortada bir şey kalmamış Nefis, fenafillah, bekabillah duraklarını aşmış, hak ile  hakk olmuş  ve mutlak sukûnu bulmuştur.

Bu mertebedeki nefsin zikri Kahhar olup rengi renksizdir. Burada ki zikrin Kahhar ism-i şerifi olması da manidardır. Bu şekilde Allahın kendi özünden başka her şeyin fani olacağı, mevcut her şeyin helake uğrayıp yalnız zatının baki kalacağı, bunların (masivanın) helakinin de yüce Rabbimizin “kahhar” ismi şerifi vasıtasıyla meydana geleceği ifade edilmektedir.